22 Nisan 2015 Çarşamba

Güneşin Arkası Balçık Bu Diyarda



Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de futbol taraftarlarını maçlara çeken en önemli etkenlerden biri yıldız oyunculardır. 70'li yıllarda 6 haneli rakamlara ulaşan ve giderek astronomik sınırlara gelen transfer bedelleri yıldız oyuncuların daha da parlamalarını, oynadıkları oyunlarından daha çok aldıkları ücretlerin konuşulmasını sağladı. Bu da günümüzde oyuncuların üstünde oluşan büyük baskının yaratıcı faktörü oldu.

Johan Cruyff'un 1973 yılında Ajax'tan Barcelona'ya transfer rekorunu kırarak yaklaşık 2 milyon dolar transfer bedeliyle gitmesi dünyada büyük yankı uyandırmıştı. Bu tarihi takip eden yıllarda rakamlar giderek artış gösterdi. Bugün ise Gareth Bale 100 milyon pound'la rekorun sahibi. Arjantinli yıldız Lionel Messi gibi bir oyuncu ise adeta bedeli daha konulamayan statüde.

Yıldız oyuncuların oynadıkları oyun ve takımlarına yaptıkları etki futboldaki en büyük tartışma konusu. Özellikle yüksek bedeller karşılığında transfer olan oyuncular, taraftar ve basın önünde daha oynamadan baskı altına giriyorlar. Oyuncunun başarısında bir çok faktör etkili olurken, bir anlamda da kumar olarak görülen transferler mutlu sonla bitemeyebiliyor. Çevremizdeki dostlarımızla yaptığımız futbol sohbetlerinde göz bebeğimiz Liverpool'un bu konudaki ünü tartışılmaz noktada. Ekşi sözlükte bile başlığı açılarak dalga geçilen "Liverpool Transfer Komitesi" dünyadaki en "balon" trasnferleri gerçekleştiren ekiplerden biri. Verilen ücretleri haketmeyen oyuncuları kadrolarına katan Liverpool yönetimi yıllarca bu hataları tekrarladı ve tekrarlamaya da devam ediyor. 35 milyon pound'luk Andy Carroll fiyaskosuyla doruklarına ulaşan bu süreç, 16 milyon poundluk Balotelli gibi transferlerle devam ediyor.


Özellikle son yıllarda ülkemizde de yıldız oyuncular ücretleri ile hep basın ve taraftarın baskısı altında sezona başladılar. Hagi ve Alex gibi isimler bu beklentileri fazlasıyla karşıladılar. Ancak aklımıza gelen diğer yıldız statüsünde gelen çoğu oyuncu bu beklentilerin altında kaldılar. Fenerbahçe'nin yeni 10 numarası Diego da 2014 yazında taraftar ve basının önüne büyük flaşlar eşliğinde servis edildi. Diego hem yıldız hem de bedelsiz gelmişti. Kulüp de bedelsiz olmasıyla, Beşiktaş'ın tüm yaz peşinde koşmasına rağmen maaş ücretini yükselterek Brezilyalıyı kadrosuna katmayı başardı. Santos'daki başarılarından sonra Almanya, İtalya ve İspanya maceralarını yaşayan oyuncu Katar yerine Türkiye'yi seçmişti. Yeteneği ve oyun zekası tartışmasız mükemmel olan Diego, Türkiye'de fiziksel gücü ve devamlılığı ile sınıfı geçemiyor, İsmail Kartal'ın ve taraftarın gözüne bir türlü giremiyordu. Nisan ayında Fenerbahçe'nin yaşadığı silahlı saldırı travmasının yankıları daha bitmemişken, sarı lacivertli kulüp en çok güvendiği oyuncularından biri olan Diego'nun TFF'ye yaptığı şikayetle tam anlamıyla sarsıldı. Diego'nun alacaklarının ödenmediğine dair şikayeti üzerine, kulüp 1 hafta içerisinde alacakların ödendiğini bildirdi. Ancak Diego o günden beri Fenerbahçe formasını giyemedi. Diego'yu Beşiktaş'ın elinden alırken ikna etmek için kullanılan maaş kozu bu sefer ters tepmişti.

Diego'nun bu sezon sonu geleceği ve Fenerbahçe'deki durumu ne olur bilemiyorum ancak Fenerbahçe başta olmak üzere, diğer kulüplerin yıldız oyuncuları alırken ödedikleri bedeller ve verdikleri maaşların hesaplamaları UEFA'nın kriterlerinin de etkisiyle daha da önem kazanacağını düşünüyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder